Bir şahıs,
heyecan ve ıstırapla, İmam Sadık (a.s)ın huzuruna
gelerek:
- Ne
olursunuz efendim, Allah'a bana daha fazla rızık vermesi
için dua da bulunun, çünkü çok yoksulum, dedi.
İmam:
-Hayır, asla dua edemem buyurdu.
-Niçin
edemezsiniz efendim?
-Zira Allah
bu iş için bir yol tayin etmiştir; rızk peşinden
koşun ve onu elde edin diye de emir buyurmuştur. Halbuki sen evinde
oturup,
dua etmek suretiyle, rızkın senin peşinden gelmesini istiyorsun.
Muhyiddîn-i Arabî (kuddise sırruh) hazretlerinden:
Fakirin biri, bir ağaç dibinde gölgelenmekte olan Hz. Ali (r.a.)'ye gelir, ihtiyaçlarını arz eder:
- Çoluk-çocuk sıkıntı içindeyim, ne olur bana biraz yardımda bulunun, der.
Hz. Ali (r.a.) hemen yerden bir avuç kum alır, üzerine okumaya başlar. Sonra da avucunu açar ki, kum tanecikleri altın külçeleri hâline gelmiş...
- Al, der fakire. İhtiyacını karşıla!
Fakirin gözleri yerlerinden fırlayacak gibi olur:
- Allah aşkına söyle yâ Emîre'l-mü'minîn! Ne okudun da kum tanecikleri altın oluverdi? der. Hz. Ali (r.a.) anlatır:
- Kur'ân-ı Kerîm, Fâtiha sûresine gizlenmiştir. Bende Kur'an-ı Kerîm'i okudum, yani Fâtiha sûresini okudum bu kumlara...
Bunu öğrenen fakir durur mu? O da bir avuç kum alır ve başlar okumaya. Okur, okur, okur... Ama kumlarda bir değişiklik yoktur. Altın filan olmuyor, aynen duruyor.tekrar gelir ve İmam Ali kerremallâhü vechehû hazretlerine:
- Ben de okudum, ama birşey değişmiyor; kumlar altın olmuyor, der. Emîrü'l- Mü'mînin Hz. Ali (r.a.) boynunu büker, mahcup bir edâ ile cevap verir:
- Ne yapayım, der. Duâ aynı duâ; ama, okuyan ağız aynı değildir! Duâ tamam; lâkin, okuyanın ihlâsı ve teveccühü tamam değildir!..
İşte bütün
mesele buradadır. Okuyanın ihlâsında
ve teveccühünde... Aynı duâ; aynı îman, aynı İhlâs ve aynı teveccühle
okunacak
ki, aynı netice elde edilebilsin. Yoksa kumu altın yapmak gibi bir
iksire
sahip olabilmek mümkün olmaz
Alıntı: Fazilet Takvimi 1997